
GÖRÜLME
Görülme ihtiyacı, yaşamın ilk yıllarından itibaren ötekine bağımlı bir halde dünyaya gelen insanoğlu için yaşamsal bir ihtiyaçtır. Bir başkasının bakımına bu denli uzun süre muhtaç olan tek canlı insandır. Bu yazının odağı, fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasından ziyade, psikolojik gelişimi açısından “görülme” eyleminin varlığının önemi olacaktır. Bu kimi zaman annenin bebeğin duygularını aynalaması yoluyla, O gülerken gülmesi, kimi zaman ise daha derin duygusal ihtiyaçların görülmesi ve kapsanması yoluyla olur. Yaşamın başında anne (bakım veren), hem fiziksel (beslenme, hijyen vs.) hem de duygusal ihtiyaçların karşılandığı bir ikmal (bknz. İkmal: eksik bir şeyi tam haline getirme) deposu olarak kullanılır.
Peki, bakım veren tarafından ‘yeterince’ görülmeyen bireylere ne olur?
Bu yoksunluğu telafi etme yolları elbette kişiden kişiye çeşitli yanıtlar bulacaktır. Ancak hepsinin temelinde yatan ortak meselenin, görülme ihtiyacını karşılama yönünde olacağını, düşünüyorum.
Kimi; ilgi, takdir, onaylanma gibi motivasyonları yüksek bir biçimde güdülenecek ve bunları ifade kanalları üretecek, kimisi; ötekinin varlığına o denli bağımlı hissedecek ve o olmadan, onun tarafından görülmeden kendini yoklukta, boş ve anlamsız addedecektir. Kimi; tüm bu yoksunluk ve temsilsizlikle ne yapacağını baştan bilemeyecek ve tüm acısını kendilik yıkıcı eylemlerle (alkol-madde kullanımı, suça bulaşma vb.) ortaya koyacaktır. Kimi içinse, ilişki kurmak o denli korkutucu ve bilinmezliklerle dolu olacaktır ki birine bağlanmaktan sürekli kaçınacaktır. Her birey işlevsellik düzeyine göre başına gelenlerle farklı yollarla mücadele edecektir.
Görülmek, özünde, ötekinin ruhsallığında kendine bir yer bulabilmektir. Kendinden yansıyanın, öteki nezdinde, bir süreliğine de olsa bir temsile sahip olmasıdır. Bu ‘an’, kaynaşma ve kabulü temsil eden unsurları içerisinde barındırabileceği gibi -anlaşıldığını, anlaşılmaya çalışıldığını hissetmek- öte yandan, farklılaşmayı, ötekileşme tehdidini de içerisinde barındırır. Geri yansıyanlar hoşa gitsin ya da gitmesin ötekinin bakışı üzerinden, kendi (self) hakkında bilgi sahibi olunur. Kendilik bu temel üzerine inşa edilir.
İhtiyaçları doğrultusunda; kimi zaman birleşip, kimi zaman ayrışarak…
Başlangıçta annenin, bebeğin duygularını kapsayıcılığı ve dönüştürme işlevi sayesinde, bebek anneden geri yansıyan sözel-davranışsal ifadeler; jest, mimik, tını, ton vb. aracılığıyla duygularını tanımlamayı, yıkıcı-saldırgan dürtülerine tahammül etmeyi ve zamanla onları kapsamayı öğrenir.
Anne, esasında O’na bakarak (söz öncesi dönem) şunları söylemektedir.
“Seni görüyorum. Sen varsın. Ağlıyorsun, gülüyorsun, huzursuz oluyorsun ve korkuyorsun. Bunlar senin duyguların. Bunları taşıyabilmen ve tahammül edebilmen için bir süreliğine sana vekalet edeceğim. İhtiyaçlarını görüyorum ve onları karşılamak için elimden geldiğince yanında olacağım. “
Görüldüğünü sezgisel olarak hisseden bebek bunun üzerine olumlu kendilik inşasını sürdürür.
Diğer taraftan, bu ihtiyaçları karşılanmamış, ihmal edilip görmezden gelinmiş ve annesinin yüzüne baktığında ondan geri yansıyan bir şey bulamayan bebek-çocuk kendiliğin çatlaklarını doldurmak, bir arada tutmak için gerekli olan tutkala sahip olmakta oldukça güçlük çekecektir. İleri ki yaşantısında; boşluk, anlamsızlık, kaybetme ve terk edilme korkuları, ötekinin varlığına duyulan bağımlılık, süreksiz ve değişkenlik gösteren kendilik algısı gibi bir çok başlıkta zorlanmalar yaşayabilecektir.
Özellikle, kişilerarası alanlarda kendini gösteren bu zorlanmalar, zamanında karşılanmamış ihtiyaçların bir tezahürü/yansıması olarak tekrar su yüzüne çıkacaklardır.
Bu sebeple görülme ihtiyacı, o denli varoluşsal bir meseledir. Bu ister anlık olarak birbiriyle çakışan iki bakışın, ister daha derinlere inmeye niyet etmiş olanları olsun, ötekinin ruhsallığında bir yere sahip olmak bize kendimizi görünür ve var hissettirecektir.
Elbette, şunu unutmamakta kıymetlidir. Gerektiği kadar buluşmak, gerektiği kadar ayrışmak…
Klinik Psikolog Batuhan Bilen
![]()
Gerçek Kendilik
Bunları da beğenebilirsiniz

ÖFKE: BUZDAĞININ GÖRÜNEN KISMI
11 Şubat 2025
Olumsuz Düşünceler
18 Nisan 2024